30 Ara 2008

Can Yücel - Bağlanmayacaksın




bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
demeyeceksin işte.
yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.

ve zaten genellikle o daha az sever seni,
senin onu sevdiğinden.
çok sevmezsen, çok acımazsın.
çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
senin değillermiş gibi davranacaksın.
hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
çok eşyan olmayacak mesela evinde.
paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
gökyüzünü sahipleneceksin,
güneşi, ayı, yıldızları...
mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"o benim." diyeceksin.
mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
mesela turuncuya, yada pembeye.
ya da cennete ait olacaksın.
çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak...

9 Haz 2008

Müzik - Söz

Memleketinden ayrı bir yerde okul okuyanlar bilirler. Yolların otobüslerin başka bir havası olur. Farklı bir duygu.

Candan Erçetin'in aşağıdaki klibini izleyince eski günlerim aklıma geldi. (00:30 Ankara - Isparta otobüsü) Çok güzel bir eser olmuş



2 Haz 2008

Ana - Anne



Anne mi? Ana mı?


Bence Ana. Zira daha doğal geliyor bana. Aslında bu dediğimin ispatını Tahir-ül Mevlevi Mevlana'nın mesnevisini bize aktarırken yapıyor. İddasına göre "Ana" kelimesi anlatmak istediği varlığı "Anne" kelimesinden daha iyi ifade ediyor. Özetle "Ana" kelimesini daha içten söylerken, "Anne" kelimesini dilimizin ucuyla çıkarıyormuşuz.

Deneyelim: "Anne" deyin bakalım. Tarif edeyim: Ağzını hafif yaydınız ve dilinizi üst dişlerinizin arkasına dokundurmak suretiyle ağzınızın önkısmından kelimeyi çıkardınız. Doğru muymuş, tekrar deneyin bakalım.... Peki, şimdi "Ana" kelimesini kısaca anlatalım. Ana kelimesini söylerken ağzınızı az havayla doldurdunuz ve iç taraftan gelen bir hava dalgası içerisinde dilinizi hareket ettirdiniz. Tekrar deniyoruz. "Ana" diyoruz, test ediyoruz.

Tahir-ul Mevlevi yukarıda anlatılan deney bulgularına benzerlik gösteren bir ifadeyle "Ana" kelimesinin daha içten ve samimi bulduğunu bize aktarmaktadır.

Her neyse, ben de aynı görüşteyim.


Peki "ANA" dediğimiz varlık kim?

Kendi ifadelerimle benim tanımım, buyrun:

Bebekliğinizden itibaren sizin her türlü pisliğinizi bilen( örnek: bebekliğinizdeki bezlerinizi, sümüklü yüzlerinizi, yemek bulaşıklı elbiselerinizi, vb..) , sizi sizin aklınızın ermedeği zamandan itibaren tanıyan, size canından can veren, sizi kusurlarınızla beraber her zaman seven, sevgisinin yapmacık olmadığı en garanti olan ve sevgisinin samimiliği tarih boyunca yüzbinlerce kez sınanıp ispat edilmiş olan, ... ve daha nice güzel özellikleri kendisinde barındıran varlık.

3 Şub 2008

İstanbul hatırası

Aramızdan Sultan Ahmet Cami gibi yapıları yapanların çıkmış olması insana gurur veriyor. Gri renkli bir şehirden (Ankara'dan) sonra İstanbul'daki tarihi mekanları görünce onlara hayran olmamak elde değil.